Aksiyon Dergisi,
25 Kasım 2000 / HAŞIM SÖYLEMEZ
Bundan tam 13 yıl önceydi, rahmetli Turgut Özal'ın "Türkiye'nin her yeri aydınlık olacak" sloganıyla başlattığı elektrik dağıtım projesi ile elektrik Muş'un Gökyazı köyüne de ulaşmıştı.
Gaz lambaları kaldırılmış, radyolar artık elektrikle çalışıyordu. Babamın Suudi Arabistan'dan getirdiği Sanyo marka 37 ekran televizyon ise köyün en popüler aracı olmuştu. 7'den 70'e herkes bu garip kutuda olup bitenleri anlamak için saatlerce bu ucubeye! bakardı. Türkçe bilenler için sorun yoktu, bilmeyenler ise sadece ekrandaki görüntü ile yetiniyordu. Kısa bir zaman sonra televizyonumuza olan ilgi azalmış, hatta yok olmuştu. Çünkü; kimse televizyonda konuşulanı anlamıyordu, görüntü ise artık sıkıcı geliyordu. Ama televizyonun daimi izleyicisi 70 yaşındaki Bediriye yengem ise bu işi çözmekte kararlıydı. Her gün televizyon karşısına geçer, konuşulanları hareketlerden anlamaya çalışırdı. Ancak her akşam aynı şey olurdu, onun yorgun bedeni televizyon karşısında ancak iki saat dayanabiliyordu; oturduğu yerde uyuklamaya başlardı. Bir vesile ile uyandığında televizyona mahmur gözlerle bakar ve her seferinde bildiği tek dil olan Kürtçeyle aynı şeyi söylerdi; "Oğlum bunun Kürtçe konuşanı yok mu?". Bediriye yengemin zaman aşımına uğramış bedeni, günlük sorusunu yineledikten sonra tekarar uykuya dalardı. Ne gariptir ki Bediriye yengem ölüm döşeğinde iken bile karşısında sarı—kırmızı temezilerle (yazmanın yörede kullanılan adı) süslenmiş yine o televizyon vardı. Helallığını bile bu televizyonun karşısında istemişti. Ama televizyon bu sefer yas dolayısıyla kapalıydı.
Avrupa Birliği'ne girme sürecinde Türkiye'den yerine getirmesi istenilen şartlardan birisi de Kürtçe televizyon. Türkiye'de bu konu siyasetçiler arasında Kürtçe televizyon olsun, olmasın şeklinde tartışılırken, dilbilimciler farklı bir konuya dikkat çekiyorlar. Gerçi Türk Dil Kurumu yine görevini yapıp, o bildik söylemini yineledi; "Kürtçe diye bir dil yok." Bazı dilbilimciler ise 'Televizyonda konuşulacak olan Kürtçe hangi şivede olacak?' sorusunu soruyor. Yani televizyonda konuşulan Kürtçe'yi bir Diyarbakırlı anlayabildiği kadar bir Elazığlı da anlayabilecek mi? Kürt dilbilimciler ise bu konunun problem olmayacağına dikkat çekiyor. Halk ise kendisini şimdiden Kürtçe televizyona alıştırmış bile.
Tonaj farkı var
Kürtçe'nin Kurmanci, Zazaki, Lorani ve Sorani olmak üzere dört şivesi bulunuyor. Lorani ve Sorani Türkiye dışında yaşayan özellikle Kuzey Irak'taki Kürtler arasında konuşuluyor. Türkiye coğrafyasında ise Zazaki (Kırmançki) ve Kurmanci konuşuluyor. Ağırlıklı olarak Türkiye'de Kürtler arasında şive olarak Kurmanci tercih ediliyor. Zazaki'yi ise Bingöl ve çevresinde yaşayan Kürtler kullanıyor. Peki Türkiye'de Kürtçe televizyonun kurulmasıyla birlikte hangi şive kullanılacak? Konuşulan Kürtçe'yi her bölgedeki Kürtler anlayabilecek mi? Bu konunun çok zor olmadığına ve farklılığın temelde değil, tonajda olduğuna dikkat çekiliyor. Kürt dilbilimci Hüseyin Sağnıç (Fegi Hüseyin) bu konuya şöyle yorum getiriyor: "Hind Avrupa Dil Grubuna giren büklümlü bir dil olan Kürtçe'de ciddi farklılıklar sadece Lorani ve Sorani'de olabilir. Kurmanci ve Zazaki'de pek bir problem yok. Kelimelerde değişen birşey yok. Kelimelerin yüzde 90'ı benzer, farklılık sadece yüzde 10; bu da bir dil için son derece normaldir. Burada asıl sorun tonda. Bazı yerlerde kelimeler sert çıkıyor, bazı yerlerde yumuşak. Bu da ilk etapta anlaşmayı zorlaştırıyor. Ancak kısa bir zaman sonra birbirlerini duyan bu dillerin anlaşmasında problem kalmaz."
Şivesel farklılıklardan sonra da Kürtçe'nin bir dil olmadığı kimi çevrelerce dile getiriliyor. Bu tezi ileri sürenlerin başında ise Türk Dil Kurumu geliyor. Oysa Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanmış olan Türkçe Sözlük'te dilin tarifi; 'İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşmadır' şeklinde yapılıyor. Türkiye coğrafyasında 20'ye yakın dil konuşuluyor. Her dilin kendisine özgü grameri ve kendi içerisinde lehçeleri bulunuyor. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde konuşulan diller içinde en çok polemik konusu yapılanı ise Kürtçe. Yazılı kaynaklarda Kürtçe'nin M.S. 7. yüzyıldan itibaren kullanıldığı ve 17. yüzyılda Kürt şair Ahmet Hani'nin bu dili en güzel şekilde kullanarak edebiyat alanında da zirveye çıkardığı karşımıza çıkıyor. 40 bin kelimelik Kürtçe—Türkçe Sözlük hazırlayan Zana Farqini Kürtçe'nin binlerce yıl önce kullanıldığını belirterek şunları söylüyor: "Kürtçe'nin binlerce yıl önce kullanıldığı yazılı kaynaklarda karşımıza çıkıyor. Bu zamana kadar milattan önce Kürtçe'nin kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz ama, milattan sonra özellikle 7. yüzyıldan itibaren Kürtçe kaynaklara ulaşılabilir. Kürtçe bir dildir ve binlerce yıl önce de kullanılmıştı."
TV'de Kurmanci ve Zazaki
AB'nin bir şart olarak öngördüğü Kürtçe televizyonda konuşulacak olan şive tartışılırken, Kürt aydınları bu konunun hiçbir zaman problem olmayacağını söylüyor. Aydınlara göre televizyonda Kurmanci'nin yanısıra Zazaki yayın yapılması da gerekiyor. Bir televizyonun kurulması halinde iki şive ile yayın yapılacağını da dile getiren aydınlar Türkiye'de yaşayan Kürtlerin bu iki şiveyi konuştuklarına dikkat çekiyorlar. Türkiye'de ağırlıklı olarak Kurmanci lehçesinin kullanıldığına, yer yer de Zazaki'nin konuşulduğuna dikkat çeken Kürt dilbilimci Hüseyin Sağnıç: "Kürtçe zengin bir dildir. Zorluklar altında kalmıştır. Dolayısıyla bazı alıntılar olmuştur. Konuşmadan doğan farklılıklar meydana gelmiştir. Uzaklığa bağlı olarak diller arasında farklılıklar da olabiliyor. Kurmanci ve Zazaki'de de bu durum mevcut. Aslında kaynak olarak ikisi de Kürtçe'dir. Bu pek problem değil. Zamanla aşılacak bir sorun" şeklinde konuşuyor.
Kürtçe Sözlük'ün yazarı Zana Farqini televizyonda Kurmanci ve Zazaki şivelerinin kullanılacağını belirterek: "Zazakiler ve Kurmanciler kısmen de olsa birbirlerini anlamakta zorluk çekiyorlar. Ancak bu iki şivede yayın yapıldığında problem ortadan kalkar. Bu da zaten zamanla tek şiveye yani Kurmanci'ye döner. Lorani ve Sorani Türkiye'de konuşulmadığı için bunlar bir engel teşkil etmiyor" diyor.
Konuşma dilinde fazla bir problemle karşılaşılmazken yazma dillinde Kürtçe'yi ciddi sorunlar bekliyor. Çünkü; Kürtçe konuşanların hemen hemen tamamı Kürtçe'yi yazı diline aktarmada ve okumada zorluk çekiyor. Zana Farqini bu amaçla sözlük hazırladıklarını ancak bunun şimdilik yeterli olmadığını belirtiyor. Farqini devamla şunları söylüyor: "Kürtçe, yazı dili bakımından gecikmiştir. Bu da şu anda sorundur. Sadece merak duyanlar yazı dilini öğreniyor. Bu da televizyonda kullanılacak olan yazı dilinin anlaşılmamasına yol açacak. Bu, Kürt aydınları olarak bize düşen görevdir, yerine getirmeliyiz."
Devlet değil, özel TV
Kürtçe televizyon kurulması gerektiğinin söylenmesinden sonra bu konu üzerine yeni yeni problemler ortaya çıktı. RTÜK daha önce içeriğine bakarak değerlendirdiği " Kürtçe şarkı" yayınını yeni bir kararla "Türkçe yayına aykırılık olarak" değerlendirmeye başladı. Kimi politikacılar Kürtçe bir televizyona gerek olmadığını söylerken, kimileri de Kürtçe televizyonun kimseye bir zararı olmayacağını söylüyor. TRT bize Kürtçe televziyon için hazır değiliz derken, Kürtler ise devlet değil, kendi televizyonumuzu kendimiz kuralım diyorlar. İstanbul Kürt Enstitüsü Başkanı Hasan Kaya devletten ziyade özel kurumların veya kişilerin televizyon kurması gerektiğini belirterek; "Bu kişiler Kürt olabileceği gibi, başka kişiler de olabilir. Aydın Doğan ya da bir başkası da gelip kadrosunu kurup Kürtçe televizyon açabilir. Devlet bu konuyu problem yapmasın, herşeyi halka bıraksınlar. Devlet sadece yayın ihlallerinde devreye girsin" şeklinde konuşuyor.
Televizyonun açılmasıyla birlikte Kürtler devletle ve kendileriyle daha da barışık olacaklarını da dile getiren Kaya konu ile ilgili olarak düşüncelerini şöyle açıklıyor: "Televizyon bölge halkı için bir gereksinim. Öyle olmasaydı hiç insanlar ineğini, öküzünü satıp çatılarına, damlarına çanak anten takar mıydı? Bölge insanı aç, aç insana yer misin, yemez misin diye sorulmaz." Televizyonun kurulmasının ilk etapta birtakım zorluklarının olacağını da sözlerine ekleyen Kaya: "İlk başta her işte zorluklar yaşanır. Ancak zamanla problemler ortadan kalkar. Biz buna şu anda hazırız. Daha önceden olması gerekirdi, birileri istediği için olmaması bizi daha çok sevindirirdi. Tabii bu konuda yine birilerinin rant peşine düşecekleri aşikârdır. Herşeyin demokrasi çerçevesinde gerçekleşmesini istiyoruz" şeklinde konuşuyor.
Kürtlerin yıllardır istediği kendi dillerinde yayın yapan bir televizyonun AB'nin dayatması sonucu gelmesi aslında pek kimseyi memnun etmiş değil. Ama Kürt halkı herşeye rağmen yıllar sonra belki kavuşabilecekleri televizyonları için şimdiden hazırlanmışlar. 7'den 70'e her Kürt, Kürtçe olarak yayın hayatına başlaması muhtemel televizyonları için şimdiden şarkılar bile söylemeye başladı. Biz de Gazeteci—Yazar Ahmet Turan Alkan'ın dediğini söylemekten kendimizi alamıyoruz; Ser xere be... (Hayırlı olsun)
E—mail: hsoylemez@hotmail.com