Ropörtajlar

Boykot statükoya destek olur
"BDP kendi varoluş gerçeği ile çelişiyor" diyen Kaya'ya göre Doğu ve Güneydoğu'da günlük kaygılar Anayasa'nın önüne geçti. Kaya, "Birçok konuda BDP'nin fikirlerine katılabilirler ama bu tarihi konuda topyekûn bir hataya düşülmemeli" dedi...

Hasan Kaya, bir Kürt edebiyatçısı. 1997ile 2003 yılları arasında İstanbul Kürt Enstitüsü Başkanlığını yaptı. Kürtçe öykülerin derlendiği en geniş kitap olan "Kürt Öykü Antolojisi" kitabının hazırlayıcısı. Kürtçe şiir, deneme ve öykü kitapları var. Büyük Türkçe-Kürtçe sözlüğünün hazırlama kurulu üyesi. Kürtçe dersi verdiği için 2 kere yargılanmış. Türk Dili ve Edebiyatı mezunu. Türk dili ve edebiyatı ile de barışık olup, yıllarca Kürt dili, kültürü ve edebiyatına hizmet etmiş.

Dünyanın birçok ülkesinde söz söylemiş bir Kürt aydını olarak, Türkiye'de yaşananlara sessiz kalamadı, kendi ifadesiyle "yaftalanmaktan" korkmadı. Türk ve Kürt siyasetçiler, sorunun çözümüne kafa yoranlar için mutlaka değerlendirilmesi gereken tespitlerde bulundu.

Türkiye referanduma gidiyor, bir Kürt olarak anayasa değişikliği paketini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Değişikliklerin Türkiye için son derece önemli olduğuna inanıyorum. Kimileri "paket daha büyük olabilirdi" diyor, olabilirdi, ama Türkler ve Kürtler radikal fikirlere çok açık değil, belki de küçük küçük değişiklikler yapmak daha hayırlı ve faydalı olabilir. Bu halkın ruhuna sinmiş korkunç fobiler var. Bölünme fobisi var. Osmanlı coğrafyasından, Balkanlar kopmuş, Musul-Ker-kük gitmiş. "Sarılın, ayrılmayın, devlet kutsaldır, devlet baba" fikri bu genetikten geliyor. O nedenle, düzenlemeleri parça parça getirip "bakın Türkiye bölünmüyor" fikrini göstermek gerekiyor.

BDP VAROLUŞU İLE ÇELİŞİYOR

BDP'nin aldığı pozisyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?

BDP'nin aldığı pozisyon bana göre kendi varoluş gerçeği ile çelişiyor. Şu andaki BDP'li milletvekilleri, onların yakınları, temsil ettikleri halk kitleleri, en çok 12 Eyül rejiminden etkilenen kesimler. Özgülükçü diğer maddeler de en çok onların ihtiyacı olan maddeler. Yıllardır kendilerinin savunduğu değişiklikler. Hal böyleyken, bu arkadaşlarımız bu maddelere karşı çıktılar. Bu değişiklikler sonuçta şu anda doğmamış bebekten, 90 yaşındaki insanımıza elzam olan değişikliklerdir. Bu değişikliklerin olması, diğer değişimlerin önünü açabilecektir.

BDP duruşunu tabanına anlatabilir mi?

Bu arkadaşlarla tek tek konuşulduğunda bu değişikliklere karşı olabileceklerini sanmıyorum. Bu nedenle bence tarih önünde sıkıntı yaşayacaklar. Bu nu bi len halk kit le le ri za ten tartışıyor.

Halk BDP'nin gerekçesine inanmıyor mu?

Yüzlerce insanla sohbet ediyoruz, normal koşullarda, özellikle büyük şehirlerde, Kürt kökenli vatandaşlar bu değişikliklere "hayır" demez. Fakat, Doğu ve Güneydoğu karmakarışık, oradaki günlük kaygılar anayasanın da önüne geçti, insanların haleti ruhiyesi referandumu aşacak durumda. Kalben değişiklikleri desteklediklerine inanıyorum. İnsanlar kendi medeni haklarını kullanıp, gidip "evet" demeli. Birçok konuda BDP'nin fikirlerine katılabilirler, ama bu tarihi konuda topyekûn bir hataya düşülmemeli.

MUHALİFLERİN SES TELLERİ ALINDI

Boykot politikasının anlamı nedir?

Boykotun anlamı karmaşadır. Kendi düşüncelerini de sınamayazlar. Sandığa gitmeme oranı herhangi bir yüzde çıkacak. Nereden bileceğiz hangi düşüncelerle oyun kullanılmadığını? Bu MHP-CHP ve benzeri statükocu, bütün demokratik gelişmelere kapalı çevrelerin değirmenine su taşıyacaktır, onların işine yarayacaktır.

BDP bütün Kürtlefin temsilcisi mi?

Dünyada hiç.bir ülkede hiçbir din, hiçbir siyasal oluşum, hiçbir ideoloji toplumun tamamını tem sil ede mez. İnsanın va roluşuna aykırı.

O zaman neden BDP'nin temsil etmediği Kürtlefin sesini pek duyamıyoruz?

Bu sosyolojik ve derin bir mevzudur. 1980 darbesi oldu, özellikle Doğu'da ve Güneydoğu'-da insanoğlunun çok az görebildiği, baskılar, işkenceler uygulandı. Kürt vatandaşlar cezaevlerinde, yaşamın bir çok alanında o kadar baskıya maruz kaldılar ki, o baskıya direnen herkesi bir kahraman gibi algılama durumu söz konusu oldu. Daha sonra, PKK ve BDP'nin kendisi de bir egemen durumuna düştü. Böyle bir iklimde, 2 tane egemenin çarpıştığı bir yerde, muhalif bir şey söylemek şeytanın avukatlığı olarak nitelendirildi. Muhalif düşüncelerin ses telleri alındı.

KÜRT SORUNUNUN RANT BOYUTU SAKLANAMAZ

Bir Kürt olarak BDP’den farklı düşündüğünüzü açıklıyorsunuz, korkmuyor musunuz?

50 sene sonra çocuklarımız geriye dönüp bu tarihe baktıklarında, bu çatışmaların ortasında 2 sesi unutmayacaklardır. Bir kendi koltukları, makamları, cepleri, maddi ve manevi dünya makamları için savaşı tetikleyen, çatışmaları körükleyen ve toplumu bir kördöğüşe doğru sürükleyen çevrelerin sesini, bir de Yunus Emreler’den, Mevlanalar’dan, Feqiyê Teyran’ların masum, temiz ve insanı eşrif-i mahlukat olarak gören, vicdanlı çevrelerin sesi.

Şuanda ceberrut olanların seslerini duymaya mahkûm edilmişiz, ama er veya geç ülkemizde barış ve kardeşlik egemen olacaktır. Barışmaktan başka hiç bir yolumuz yok. Birbirimizin acısını kaşıyarak ve kendi yaramızı herkesin gözüne sokarak hiç bir yere varamayız. Bunun için kimden gelirse gelsin demokratik adımları desteklememiz gerekir. Fakat, maalesef bir çok siyasal Kürt egemeni kendi konumlarını sürdürmek için insanları yaftalaya biliyorlar. Bu yaftalardan asla çekinmiyorum, en büyük mahkeme vicdandır.

NEMALANIYORLAR

Türkiye’de yaşanan bu kısır döngünün adı ne sizce?

Türkiye’de bu işi 80 yıldır istismar eden, egemen güçler var. Kürt siyasetçileri de 30 yıldır bölgede küçük çaplı bir egemenlik sürdürüyor, iktidardalar. Bu işin maddi, manevi bir getirisi var. Bu egemen konumda olanlar, değişim ve dönüşüme kapalıdırlar. Çözümün önünde engeldirler. Yani olayın özünde, rant vardır. Kürt sorununun artık bir rant boyutu olduğu saklanamaz. Birçok çevre bundan nemalanıyor. Aşırı uçların hepsi en çok nemalanan kesimlerdir. Yani Kürtler’in yegane sahipleri, savunucu ları olduklarını iddia edenler ile Kürt hak ve özgürlüklerine aşırı derecede karşıt olanlar pastadan en çok payı alıyorlar.

HACİVAT- KARAGÖZ MODELİ ÖNERİYORUM

Türkiye'de bir demokratik açılım süreci başladı, kimin ne sorunu varsa ortaya koyabilir.

Açılım ilk olduğunda Başbakan'ın ve İçişleri Ba-kanı'nın açıklamalarından heyecan duydum. TRT Şeş açıldı, özel televizyon yayıncılığı serbest bırakıldı. Akabinde Habur'da malum hadise yaşandı ve dananın kuyruğu orada koptu. Herkes mide hesabı içine girdi.

SÖZ SORUNU ÇÖZECEKTİR

Sözün bittiği yerde miyiz?

Bu tür çok hassas noktalarda olan insanlar yangına körükle gitmemeli. Dünyanın hiçbir yerinde henüz son söz söylenmedi. Eğer, sorun şahsi bir iş olsaydı, söz bitebilirdi, ama toplumsal olaylar öyle değil.

Çözüm için sizin öneriniz nedir?

Ben Hacivat-Karagöz modelini öneriyorum. Haci-vat-Karagöz oyununda çeşitli tiplemeler var. Rumelili Arabacı, Arnavut Bozacı, Ermeni Kuyumcu, Laz Kayıkçı var, bir de Kürt Bekçi var. "Kürt Bekçi" sıfatını değiştirme dışında buna bir itirazım yok. O zaman bu tiplemeler sahneye çıkıp, konuşuyor, halkla diyalog kuruyorlardı. Halk, onların sfatlarına, yani etnik kimliğine takılı kalmadan, izleyip deşarj oluyordu.

Türkiye büyük bir sahne. Bu devletin, bu milletin unsuru olanlar, o zamanki zihniyetin hakim olduğu bir modelle, yani bütün benliklerini, dillerini, kültürlerini, edebiyatlarını yasal bir şekilde ifade edebilirler. Bu konuda, bence tarafsız, bağımsız, vicdani düşünen Kürt aydınları, seçilecek Genelkurmay Başkanı ile oturup günlerce tartışabilirler.

GENELKURMAY BAŞKANI KÜRTLERİ, KANDİL TÜRK ANNELERİNİ DİNLESİN

Tarafsız Kürt aydınlarının, seçilecek Genelkurmay Başkanı ile oturup tartışabileceğini söylüyorsunuz. Neden siyasi iktidarla değil de Genelkurmay Başkanı ile görüşülmesini öneri-yorsunuz?

Türkiye'de herkesin algısına göre sadece asker karşı olduğu için bu sorun çözülmüyor. Kürt kanaat önderleri, sivil toplum örgütleri, aydınlar, empati sohbetleri ismiyle. Genelkurmay Başkanı ile sohbet etkinlikleri başlatabilirler. Ya Genelkurmay Başkanı kendi konseptlerini Kürtler'e kabul ettirecek ya da kendisi konsept değiştirecek. Eğer böyle devam ederse, bu acı devam edecek. Çocuğu Kürt soru. nunun çeşitli kademelerinde yer alan, hatta | dağda olan yüzlerce din adamının olduğunu tespit ettim. Bu ilgin değil mi?

Bir terör örgütü var, sizce silah bırakma süreci nasıl başlayabilir?

Genelkurmay Başkanı ile yapılacak empati sohbetlerin-den sonra, Kandil'de olanlar Türk anaları ile yüzyü-ze gelip, onların acılarını dinlemelidir. Analarla, aydınlarla bir saat dahi olsa bir araya gelmelerini öneriyorum. Acaba, hangi dava, ideoloji, siyasal bakış o ananın çocuğunun acısını hafifletebilir?

PKK-HİZBULLAH ÇATIŞMASI

Genelkurmay Başkanı Kürt kanaat önderlerini dinleyecek, Kandil anaları dinleyecek sorun çözülecek mi?

Bu kadar kolay mı? Öcalan hakikatleri araştırma komisyonundan bahsediyor. O söyledi diye insan önermeye cesaret edemiyor, itici geliyor ama, işin püf noktalarından birisi de budur. Bu Hizbullah-PKK çatışması neyin nesidir ortaya çıkmadan bu sorun çözülmez. Bu çatışmada binlerce insan faili meçhule kurban gitti. Fakat, sonra bıçak gibi kesildi. Binlerce faili meçhul cinayet, korkunç işkenceler aydınlatılmadan da sorun çözülmez. Bütün bunları araştıracak bir komisyon kurulmalı, hem Kürtler hem de Türkler rahatlar.

PKK'NIN KENDİ MAĞDURLARI NE YAPSIN?

Meclis'te Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu kurulmuştu geçmişte.

Şimdi yok. Bakın, PKK içerisinde de Öcalan ile birlikte yola çıkan, sayıları binleri bulan insan yok edildi. Bu ailelerin sesini kimse duyabiliyor mu? Öcalan'ın kurbanı olan bu gençlerin akibeti ile ilgili hiçbir şey bilinmiyor. Devletin baskısına maruz kalan insanlar insan hakları kuruluşlarına başvuruyor, devlete yakın kesimler de baskı ve eziyetle karşılaştığında devlete gidiyor, peki PKK'nın içindeki mağdurlar nereye gidecek? Hakikatleri Araştırma Komisyonu bu açıdan önemlidir.

KÜRT AYDINLARININ TAVRI

Sanki hep Kürtler mağdur olmuş gibi bir hava yaratılmaya çalışılıyor, Türkler'in mağduriyeti ne olacak?

Türkiye'de Kürt sorununu cesaretle tartışan, Kürtler'in hakkını, hukukunu son derece kararlıca savunan Türk aydınlar var. Fakat, biz Kürtler bunu yapamıyoruz. Kendi kendime bunu sordum, sonunda "çocukluğumuzdan beri mazlumun zulmü mubahtır" anlayışının bizde yerleştiği kanaatine vardım. Bu yüzden Kürt siyasetçiler, örgütün şiddetini eleştiremiyor. Ahmet Türk'ün başına gelen olayı üzüntüyle izledik, her kesim, MHP de dahil bunu eleştirdi. Ancak Diyarbakır'da bir Kürt bir Türk'ün burnunu kırdığı zaman, Kürt siyasetçi, Kürt aydın kınamıyor. "Kürtler mazlumdur, öyleyse her şeyi yapabilir" anlayışının Kürtler içinde sorgulanması ve mahkûm edilmesi gerekiyor.

BAHÇELİ 'XWEDA Jİ TE RAZİ BE' DESE

Kürtler'in de kendilerini sorgulamaları mümkün olabilir mi?

Doğu toplumlarında insanlar kendi düşüncelerine fanatik düzeyde bağlıdırlar. İnsanlar kendi gruplarının, kendi mahallelerinin düşüncesine aykırı küçücük bir fikir ileri süremiyorlar. Bunu yaptıklarında aforoz edilecekleri korkusu yaşıyorlar. Bu insanları gittikçe radikal-leştiriyor, herkes kendi kalesini korumaya çekiliyor. Mesela, Devlet Bahçeli'yi, "Allah senden razı olsun" cümlesini Kürtçe, "Xwedâ ji te razi be" demeye davet ediyorum, bu cümleyi bile kullansa Kürtler'de hafif bir gevşeme olur, kendi tabanında da "Bahçeli Kürtçe konuştu, Türkiye bölünmedi" düşüncesi uyanır.

DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ

Sizce Öcalan ne yapmak istiyor?

Öcalan 30-40 yıldır bu işin içinde, hiç yorulmamış mıdır? Onun zamanındaki bütün liderler değişti, Saddam öldü, Esad öldü, Demi-rel emekli oldu, Türkeş öldü, Erbakan artık yok, Kemal Burkay bıraktı. Kürtler'de değişmeyen, Talabani, Bar-zani ve Öcalan'dır. Sadece bu belirleme bile insanları düşündürmüyor mu? Çünkü, Kürtler'de demokrasi kültürü ve bilinci yok. Bu insanlar çok yoruldu diye cesaret edip kimse bunu dillendiremiyor.

Röportaj: Seda ŞİMŞEK

Yayın Tarihi : Kaynak :